Bir mikroorganizmanın artığının bir diğeri için besin kaynağı olduğu muhteşem bir döngü içerisinde yaşayan ve diğer organizmalara oran ile üstün zekaya sahip insan, bu döngünün dışına çıktı ve döngü içerisinde süregelen düzeni ise bozunmaya uğrattı. Kimseye besin olamayacak nitelikte ve depolanamayacak miktarda atık üretti. Yıl bazında atık istatistikleri bilgisi ekleyerek bu acıklı tabloyu daha fazla karartmak yerine pozitif bir yaklaşım olan ileri dönüşüm nedir ve dünyamıza nasıl bir yeni bakış açısı katabilir bu konuyu paylaşmak istiyorum.
Döngüye ilişkin, öncelikle ipin ucunun nerede kaçırdığımızı görebilmek adına 18.yüzyılda başlayan endüstri devrimine doğru yol almak gerekli olacak. Endüstri devrimi, 1763’te buhar makinesinin bulunması ile başlayan makineleşmenin üretim, tarım, inşaat, maden gibi pek çok alanda etkinleştiği bir dönem oldu. Elbette ki insanlık bu tasarlanmamış süreçteki teknolojik ve endüstriyel gelişmeler ile pek çok alanda hızla gelişerek yol aldı, yeni iş alanları ile beraber daha iyi şartlarda yaşama imkanlarına ulaşabildi. Fakat tüm bu gelişmeler hızla yaşanırken doğa hiç bitmeyecek ve bozulmayacak bir kaynak olarak görüldü.
Günümüzde ise doğaya olan algımız dramatik olarak değişti. Araştırmalar gösteriyor ki tüm ekosistem ve habitat bugün ilk sanayicilerin hayal ettiğine göre artık çok daha savunmasız. “Bizden önce verilen parti ve kutlamaların sonucunda ortalığı süpürmek ve temizlemenin bize kalmış” sözü bugünkü durumu iyi açıklıyor.
İlk farkındalık örneklerinden sayabileceğimiz, Victor Papanek’in 1971 yılında yazdığı Design for the Real World kitabında öne sürdüğü, tasarımcılık mesleğinin ticari talebi karşılamak yerine sosyal sorumlulukları üstlenmesi gerektiği düşüncesi o dönemki profesyonelleri karşı karşıya getirdi, kitabı 21 dilde çevirilerek en çok okunan tasarım kitabı oldu. O günden bugüne sürdürülebilirlik, çevre için tasarım, sıfır atık, döngüsel ekonomi gibi kavramlar son yirmi yıldır daha yoğun geliştirildi ve iş modeli olarak çeşitli farklı modeller ile uygulamaya başlandı. Hintli lider Mahatma Gandhi’nin görüşleri ise sürdürülebilirlik konusunun ilham kaynaklarından biri. Ona göre zihinsel mutluluk ve sade bir yaşam sürdürülebilirliğin temelini oluşturuyor. Gandhi’nin “Dünya’daki daha fazla insan için, daha fazlasını, daha azdan oluşturmak” sözü sürdürülebilirliğin temeli olarak görülebilir.
Kullandığımız pek çok ürün, kullanım ömrü tamamlandığında yığın halinde depolanarak ve gömülerek, lineer, tek yönde çalışan bir yapıda bertaraf ediliyor. Lineer yapı modern üretimi halen domine ediyor. 2002 yılında yazdıkları Cradle to Cradle isimli kitabında McDonough ve Braungart, “atık = besin” şeklindeki ifadeleri ile, atığın besin olduğunu söylerken atığı yeni malzeme kaynağı olarak en baştan tanımladılar ve ileri dönüşüm alanında çalışmalarıma ilham veren temel fikri kazandırdılar. Bugüne kadar beşikten mezara dedikleri lineer döngünün bundan sonra beşikten beşiğe şeklinde tanımlayarak yeni bir anlayışın başlamasına sebep oldular. Dünya kaynaklarının verimli kullanılması ve atıkların yeni kaynak olarak değerlendirilmesi konusunda geri dönüşüm, yeniden kullanım ve ürünün henüz tasarım sürecinde iken ürün ömrünü tamamladığında nasıl döngüye dahil edilebileceğine dair çalışmalar yürütülüyor, kavramlar genişliyor ve dallara ayrılıyor.
Atık, teknoloji ile paralel olarak içeriği her gün değişen ve oldukça dinamik bir konu. Geri dönüşümü, malzemenin özelliklerinde kayıplar yaşanmasına sebebiyet verdiğinden düşük dönüşüm (downcycling) olarak tanımlayan otoriteler bulunuyor, bu noktada atığı mevcut hali ile yeni kaynak olarak kullanmanın değeri de elbette artıyor.
İlk olarak kim tarafından kullanıldığı kesin olarak bilinmeyen Upcycling kelime anlamının en kısa karşılığı değerini yükseltme, değer katarak dönüştürme, yenileme. Aslında yapılan iş, bir ürüne veya nesneye yeni değer kazandırma, yeniye dönüştürme işi. Upcycling kelimesinin Türkçe karşılığı olarak “ileri dönüşüm” ifadesi 2015 Ocak ayında tamamladığım yüksek lisans tezimde* literatüre eklendi.
İleri dönüşüm konusundaki gelişmeler son yıllarda hız kazandı ve halen yükselmekte olan bir trend yarattı. 2006’da ‘upcycling’ kelimesi Google arama motorunda tarandığında 10 dan az sayıda kaynak arama sonuçlarında gelirken 2010 da 217,00020 ye ulaşmış durumda. Kullanım ömrünü doldurmuş ürünlerin yeni bir ürüne dönüşmesine dair pek çok örnek aslında her zaman karşımıza çıkıyor ve hayatımızın içinde de bulunuyor. Bu eğilimin genlerimizde ve kültürümüzde var olduğunu görüyorum. Yanmış kibritleri kutusuna geri koyan anneanneler, eski yoğurt kaplarının saklama kabı olması, eski tenekelerin saksı olması gibi yeniden kullanımlar hayatımızda. Köklerinde malzemenin ve emeğin değerini bilen yokluk yaşamış bir toplumuz. Dolayısı ile ileri dönüşüm konusunda güzel proje ve oluşumların burada yeşereceğine inanıyorum.
1970 yılında Mimar John Habraken, World Bottle (WOBO) isimli cam şişeleri; Heineken markası için düşük maliyetli ev yapımında kullanılabilir bir “tuğla” olarak tasarladı.
Ekim ayında Akmeşe Köyü’nde ziyaret ettiğim Ataman Ceviz Çiftliği’ndeki cam şişelerden yapılmış ev günün sürprizi olarak karşımda idi. Yazının bir sonraki sayısında ileri dönüşüm kavramının tasarım ile buluşması ve ileri dönüşüm tasarımının Dünya ve Türkiye’den bir dolu örnek ile günümüzde nasıl bir şekil aldığından bahsedeceğim.
Ekim ayında Tasarım Tom Tom Sokakta etkinliğinde tasarımcı Pınar Akkurt ile birlikte gerçekleştirdiğimiz eğlenceli bir işi sizinle paylaşmak istiyorum.
Peğirteç, Pet şişeleri istenen kalınlıklarda şeritlere çeviren bir alet.